Robin Williams Öldü

Robin Williams Öldü
Aşkın Gücü filminden bir kare

İzlediğim filmler ve okuduğum kitapların senaryosunu, olay örgüsünü, sonunu hatırlamam. Bende bıraktığı duyguya göre  filmi / kitabı sevdim ya da sevmedim derim. Bu sebepledir ki sevdiğim bir kitabı yüzlerce kez okuyabilirim. Arada o kitabı özlerim hatta. Yalnız Kadınlar Sokağı, Mahrem, İsyan Günlerinde Aşk, Üç Aynalı Kırk Oda, Bereketli Yaz , Araf, İstanbul Hatırası, Acı Çekmiş Yüzünde ilk aklıma gelen kitaplarım özlediklerim içinde.

Robin Williams'ın başından sonuna izlediğim tek filmi Patch Adams'tır . Tıp fakültesinene giriş nedenim tam olarak o filmdeki gibi bir doktor olmaktı. Çok etkilenmiştim .Bu karakterin onda biri olabilen bir hekimin önünde saygıyla eğilir, elimden gelen ne yardım varsa yaparım. O cesaret ve fedakarlık güdüsünün bende olmadığını biliyorum çünkü.

Bir de Aşkın Gücü diye bir filmi iz bıraktı bende. Çocuklarını kaybeden bir anne vardı. Cehenneme mi gidiyordu , tam hatırlayamıyorum. Kocası rolündeki Robin W. karısını oradan kurtarmak için bir sürü şey yapıyordu. En sonunda depresyondan çıkamayan karısına artık bir karar vermesi gerektiğini söylüyordu, depresyonda kalmaya devam edecekse kendisini terk etmek zorunda olduğunu anlatıyordu. Çok düşündürmüştü beni o sahne. Ölümüne fedakarlık değil de kendi hayatına sahip çıkabilme gücüydü beni etkileyen.

Birkaç gün önce evinde kendini asmış olarak bulundu R. Williams. Sosyal medya çalkalandı, bir ağıttır tutturuldu. ''O bile intihar ediyorsa'' diye başlayan cümleler kuruldu. Öncelikle şunu unutmamak lazım; depresyon tedavisi iki ucu boklu değnektir. Antidepresanlar depresyonu tabiki ortadan kaldırmaz. Olay beyinde eksik olan serotoninin yerine konması değildir, iddia edildiği gibi. O serotonin niye eksik? Önce bu soruya cevap vermek gerekir ama yıllar sürecek psikoterapilerin maliyetini karşılayacak hasta sayısı çok az iken al şunu yut denildiğinde o hapları yutacak hasta sayısı çok rahat milyonları bulur. Ve o anti depresanlar sorunları algılayamaz hale getirir hastayı. Altta yatan nedenler maskelenir. Artık kişi ağlama isteği duymamaktadır. Hissizleşmiştir. Tepkileri yavaşlamıştır. Acil servislere intiharla gelen hastaların pek çoğu antidepresan kullanmaktadır.  Aktörün intiharını tetikleyen kullandığı ağır ilaçlar bile olabilir (tamamen kendi fikrim).

Genellikle insanları gülümseten rollerde oynadı diye adamı mutlu sanmak tabi ki tuhaf değil ama mantıksız düşündüğümde. Polis rolü oynayanlar kanunları çiğnemez demek gibi birşey. Alkol sorunundan bahsediliyor, manik depresif bozukluğu olduğu konuşuluyor. Ayrıntıyı bilmeye gerek yok , sebep belli   yalnızlık ve umutsuzluk. Dijital çağda hepimizi içine çeken girdap; Facebookda janjanlı kahve fincanı resimleri paylaşmak ya da  Whatsap'dan kahve fincanı ikonu göndermek,  yakın olduğun biri ile oturup karşılıklı sohbet etmenin yerini tutmuyor. Hızlı, daha hızlı olmaya çalışıyoruz hep.Hızlı konuş, hızlı ye, hızlı çalış. Olur da biri ile konuşma fırsatı yakaladık diyelim ,eğer konu ilgimizi çekmiyorsa dinlemiyoruz bile. Çoğu zaman bakıyorum da konuşuyormuş gibi yapıyor insanlar, bir taraftan gözleriyle sağı solu tarıyorlar, daha ilginç birine veya bir şeye rastlama umudu ile. Çok rahatsız oluyorum bu durumdan. Sağlam bir ilişki , zamana, saf dikkate, empatiye ihtiyaç duyar. Ne zor artık bunları bulmak. O nedenle yalnız değil miyiz hepimiz? Etrafımızda pek çok insan var ama neredeyse hiç birine içimi sıkan bir durumu anlatamıyorum. Dinleyeceklerinden bile emin değilim ki. Ya da ''Boşver ya, geçer, o da dert mi'' gibi şeyler söyleyip beni daha çok üzeceklerinden endişe ediyorum. Hep olumsuz, dert yanan biri gibi algılanmaktan çekiniyorum. Depresif ruh halindekilere yanaşmıyor kimse; bulaşıcı bir hastalık taşıyor gibi davranıyor. O zaman geriye, bastırmak ve yok saymak kalıyor. Hep iyiymiş numarası yapmak. Saçınla, başınla, kıyafetinle uğraşmak. Ruhu boş vermek. Ailem dediğimiz insanlarda bile bencillik had safhada. En temel ihtiyaç olan onaylanma için bir ömür veriyoruz. Bizimki gibi geri kalmış toplumlarda yıllarca  katlanarak ve idare ederek aile görüntüsünü korumak mutluluk sayılıyor. Dürüstçe ''Hayır anne/baba/ kardeşim/ abi / abla ben senin istediğin şeyi yapamam çünkü YAPMAK İSTEMİYORUM''  diyemiyoruz. Borç para veriyoruz vermek istemesek bile, sonra alamadık diye küsüyoruz. ''Beni düğününe, sünnetine nişanına çağırmadı'' diyip yıllarca küs kalan kardeşler biliyorum.

Sonrası dipsiz bir yalnızlık.. Kan kusup kızılcık şerbeti içmekle, kolu kırıp yen içinde bırakmakla, ele güne rezil olmama kaygısı ile geçen hayatlar. Mutsuzluk ve boşluk. Yıllara yayılmış intihar denemeleri.

Robin Williams'dan nerelere geldik. Ruhun şad olsun güzel rollerin adamı. Moda deyişle, ışıklar içinde uyu.

Etiketler: ,