İncir Reçeli 2




Birinci filmden çok sonraları haberim olmuştu. Ortalık epey çalkalanmış;  bir ara bulduk, izledik ama pek bir kötü saatime denk gelmiş, beğenmediğim gibi garip, paranoyakça düşüncelere kapılmıştım. Bir süre sonra , tek başıma  ,tekrar izlediğimde çok beğendim. HIV ile ilgili oluşturulan algı yanlıştı elbette, dünya üzerinde yüz binlerce HIV pozitif hasta var, ne yapacak bu insanlar? Bir şekilde yaşamaya devam edecekler sonuçta, hepimiz gibi. Halil Sezai'yi ilk kez gördüm ve birçok şarkısını tekrar tekrar, uzun süre dinledim. Çok fazla alkol muhabbeti yapılmasından hiç hoşlanmadığımı hatırlıyorum. En beğendiğim sahne ise adamcağızın, kızın tuvaletten çıkmasını beklediği sahne olmuştu. Çok sağlam oyunculuk çıkarmıştı Halil Sezai.

Bakıcının bizde kaldığı gece, çok zorlu bir cumartesi gününün ardından , Emre'nin gözünü kapatmasının üzerinden 5 dakika geçmeden arabaya atladım. Gayet ev halimle. Üzerimde bir erkek yeleği, üç gündür tarak görmemiş saçlarla. Cep telefonundan kontrol ettim seans saatlerini. Rahat rahat yetiştim 21:45'e. Tabi salon çiftlerle doluydu. Ben tek başıma sinemaya gitmeyi daha çok severim. İkinci kişi demek çoğu zaman sorun demektir. Beğenir mi beğenmez mi, sıkılır mı derken tadını kaçırır insanın.




Beklentisiz gittiğim için gayet severek izledim. Baya müzikal gibi bir film olmuş. Her sahnede müzik vardı. Sezen Aksu'nun çok sevdiğim ''Hoşgeldin'' i  bile çalındı. İlk filmde başarısız senaryo yazarı olarak izlediğimiz Halil Sezai bu filmde barlarda şarkı söyleyerek geçinen birine dönüşmüş.

Benim ilk kez gördüğüm Şafak Pekdemir barmen rolünde çok başarılıydı. Galata Kulesi'ne bakan bir evde yaşayan, dövmecilik yapan, motorsiklet kullanan, deri ceket, siyah skinny kot, deri botlar giyen, su gibi içki içen, eflatun saçları ile tam bir Cihangir insanı olarak iyi tasvir edilmişti.

En çok aklımda kalan sahneler, birlikte horon çektikleri sahne , Galata kulesine karşı şarap içtikleri sahne ve Bodrumda çekilmiş olan son sahne oldu.

Film birincinin devamı şeklinde çekilmiş. Sevgilisinin ölümünden sonra hayata küsen Metin, kendini eve kapatmış. Her köşede Duygu'dan kalan bir şeyler var. Evden işe işten eve gidip geliyor, ayık olduğu zaman yok gibi. İlkinde olduğu gibi ikinci filmde de içkiler su gibi içiliyor. Bir akşam barda yeni bir kız görüyor,  Başta pek ilgilenmese de bazı olaylardan sonra kızla arkadaş oluyorlar. Sevgili olduklarında büyük bir suçluluk yaşıyor. Duygu'yla konuşuyor sürekli vs.

Kızın doğumgününe gitmemesi sonrasında ilişkileri bitiyor. Kız, işini ve evini terk edip izini kaybettiriyor.

Sonrasında çok güzel bir sürpriz var senaryoda. Seyirciyi şaşırtmayı gayet güzel başarmışlar. Son 15-20 dakika epey heyecanlı geçiyor.

İzledim ve sevdim, tavsiye ediyorum. Mümkünse eşsiz. Kadın kadına tadı çıkartılabilecek bir film benim nezdimde.

Etiketler: