İtiraf Saati

İTİRAF SAATİ

Kız kardeşimle saatlerce konuşurduk Emre doğmadan. Gurbet elde yalnız kalmasın diye en azından sesimi yoldaş etmeye çalışırdım. Artık kolum ağrırdı telefonu tutmaktan . Şimdilerde ayda bir kez bile zor konuşuyoruz. Araya çok zaman girince zor oluyor özet geçmek. ''Ben seni ararım'' diyorum, sonra bir bakıyorum, aradan bir ay geçmiş oluyor. Yani yukardaki çizim beni seyreden bir sanatçının eseri olabilir.

Tamamen aynı görüntüde olduğum sayısız sabah oldu, oluyor, olacak. Çalışmadığım zamanlarda bütün gün pijama ile oturur , çocuğu ortalığa salar, kırsın döksün umursamazdım. Adım ''rahat anne'' ye çıktıysa keyfimden değil anlayacağınız.

Eren çok çıldırıp yarım saatte bir uyanmadıkça ,bir şekilde idare ediyoruz. Dört buçuk yıllık annelik deneyimimden çıkardığım en önemli sonuç ''Benim en az beş saat kesintisiz uyumam lazım'' olsa da gerekli sabrı, tutarlılığı en önemlisi kararlılığı gösteremediğim için uykusuz kalmaya devam ediyorum. Zor uyuyan, çabucak uyanan ve tekrar dalamayan biri olmamın ve emzirmek istememin payı da var, Eren emiyor ve gece her uyandığında emzirmek kolayıma geliyor. Eh, biliyorum yanlış ama gerçeğimiz bu. Kronik uykusuzluğun en kötü yanı sürekli minimum enerji harcayacak şekilde yaşıyor olmam. Mecbur kalmadıkça yemek ve temizlik dahil hiç bir ev işi yapmadığım gibi çocuklara da pek müdahale etmiyorum. Günü kurtarmaya bakıyorum, yarını hiç düşünmeden. İyi bir şey değil bu belki de çok kötü. Üstelik teoride bilmediğim hiç bir şey yok, pratiğe gelince çuvallıyorum.



Çalışmanın en iyi yanı, mecburen kalkıyorum , kot pantolon bile olsa giyiniyor hatta küpe takıyorum! İşyerimdeki şıkır şıkır giyinmiş, süslenmiş bayanları görünce saklanacak delik arıyorum gerçi çoğu zaman. Yıllar önce, Emre daha beş aylıkken,  ben de taze ve acemi anne iken yanımda sinir krizi geçiren iki küçük çocuklu anneyi merhametle anımsıyorum. ''Yüzümü bulaşık deterjanıyla yıkıyorum yıllardır'' demişti kadıncağız, ancak bulaşık yıkarken fırsat bulabiliyordu demek ki. Offf offf...

Etiketler: ,