Çocukluğum



Benim çocukluğum bir masaldı  . Aynı bu resim gibi. Yemyeşil, asude, kesinlikle ''yabancı'' bir evdi. Uzaktan bakmakla, televizyonda görmekle yetindiğim. Kırka üç kala anladım ben bunu. Aynı çocukluk rüyasını gördüklerimle konuşurken fark ettim. ''Olan''la ''olmasını istediğim'' arasındaki yedi farkı çok geç buldum. Belki de bulamadım, hala arayışıma bakılırsa..

Sevmek yetmiyormuş . Kırka üç kala öğrendim. Çok sevmiştik biz. En azından ben çok sevmiştim . Anne-baba olunca sevgisinde bile dengeli olmalıymış meğer insan.

Sevgi..Ne kadar muğlak bir kelime. Sevmek nasıl bir şey? Bir insan diğerini neden sever? İhtiyaçtan bence en doğru cevap. Belki merhametten, belki umuttan. ''Bir gün her şey tam da hayal ettiğim gibi olacak '' cümlesine inandığından. En çok da çaresizlikten galiba. Sevdik çünkü başka türlüsü mümkün değildi. Çocuktuk, muhtaçtık..

Çocukluğum..Benim kayıp ülkem. Kaçış yok sana dönmekten. Dönülecek, o çocukluk didik didik aranacak. Nerede ne kaybettiğini bulacaksın; bütün olmak ve kendini sevmek istiyorsan..

Bu dağınıklık, bu kafa ve ruh kargaşası, bu gel-gitler, yani bu ''olmamışlık'' görmezden gelinemiyor bazı zamanlar. Kendi çocuklarını büyütüyorsan özellikle, çocukluğunu, anne-babanı affetmek zorundasın. Karşına alıp yedi yaşındaki halinin resmini onunla sohbet etmen lazım. Onu anladığını , sevdiğini söylemen lazım. Bedeli o asude , yemyeşil evi kaybetmek olsa bile.

Mevzu derin, gece uzun..Ah bir de sansürlemeden, sakınmadan konuşacak biri olsa..Yargılamadan, analiz etmeden dinleyen biri ve uykusuz kalabilecek halim olsa..

Etiketler: