Bir Blogda Neler Beni Çekiyor?


1. Özenilerek yazılmış bir ''hakkımda'' yazısı: İlk kez girdiğim bir blogda mutlaka okuduğum başlıktır ''Hakkımda''. Gereksiz uzun ya da  kısa olmaması lazım. Ortaokul veya lise hayatının ayrıntıları, okuduğu tüm yazarlar, izlediği tüm filmler yer almamalı. Çala kalem yazılmamış olmalı. Yazarı net bir şekilde tanımlamalı ve ilgi çekmeli. CV gibi düşünmek lazım biraz. Tabi ki farklı olanlar da güzel olabiliyor; örneğin:

Bugüne kadar en beğendiklerimden biri Çağrı Konyalı'nınki 

2. Sade bir tema : Karmakarışık blog temalarından nefret ediyorum. Aradığımı bulabildiğim, sade, sakin bir görünüm çok cazip. Gökhan'ın ve Sahildeki Ev'in sayfaları mesela.

sahildeki ev blogundan bir kare

Blog adının hemen altında kategoriler varsa ve az sayıda ise benim için artı puan. Hakkımda, kitap, günlük gibi.

3. Samimiyet: Esra'nınAyşe'nin ve Selcen'in blogları bana çok içten ve sahici geliyor. Hele Selcen'inki en etkili antidepresan. Kahkaha garantili

4. İçerik : Kitap ve edebiyat içeriği olanlar kafadan öne geçiyor  ama sadece kitap künyesi yazanlara çok tutkun olamıyorum. Var ya, kitabın adı, yayın evi, sayfa sayısı yazıp bir de arka kapak yazısını kopyalayınca oldu sanıp yayınlayanlar.

Öyle güzel, öyle emek harcanmış bloglar var ki kitap üzerine; keşfettikçe mutluluktan havalara uçuyorum. Mesela Bu Kitabı Çok Sevdim. Ne kadar özenmiş yazar her yayınına. Keşke yeniden başlasa yazmaya.

Anne blogları doğal olarak ilgi alanımda. Blogcuanne,  anne blogu denince ilk aklıma gelen. Blog yazmama da vesile olmuştur ucundan kıyısından. Sağlam duruşu, hiç bozmadığı üslubu ile hepimize örnektir. Deli anne İstanbul'da yaşarken ve çocukları küçükken daha bir deliydi. İskoçya'ya taşındı, çocukları büyüdü , Derviş Anne oldu bana kalırsa. Ama hep yazar instagram paylaşımlarında, bu sadece bir ''an'' diye. Yemyeşil çayırlar, huzurla salınan temiz çamaşırlar, oynayan çocuklar sadece bir anlık görüntü işte. Gün içinde mutsuz olduğu sayısız an var, bunu hep hissettirir.


Fazla anneyi'de çok seviyorum. ''Oğlum içimdeki kızı büyütüyor ''yazmıştı, çok hoşuma gitmişti.

Geç keşfettiğim bir blogger da ''Oyuncu Anne''. Kitabını da aldım ve çok iyi geldi bana. Oyun kısmında eksik buluyorum kendimi. Binlerce takipçisi var, hep mütevazi, olumlu, yardıma hazır.

5. Bana özel faktörler

-Türkçeyi kötü kullananları takip etmiyorum

-Tontiş, cicişler, aşkitom  muhabbetine hiç gelemiyorum.

-''Hayatım dört dörtlük, hadi beni alkışlayın ''cılardan kaçıyorum. Bazı blogger'ların yaşantısı hep tatilden, yeme içmeden, sinemadan, uslu çocuklarla yapılan faaliyetlerden, kuaföre gitmekten, makyaj yapmaktan, evlilik yıldönümü, doğumgünü kutlamalarından oluşuyor sanki. Bunun böyle olmadığını pekala hepimiz biliyoruz.

Birkaç gün önce bir arkadaşım bana bir link gönderdi. Sosyal medyanın çok bariz etkisi olarak ''Gerçekliğin kaybı'' olgusundan bahseden bir ekşi sözlük yayınıydı. Sürekli maruz kaldığımız ''an'' ların bizleri nasıl da mutsuz ettiğini anlatıyordu. Yazı intihar eden bir kızın henüz bir kaç saat önce yaptığı gayet ''mutlu'' instagram paylaşımı üzerine yazılmıştı.

20 eylülden beri akıllı telefonum yok. Whatsap kullanamamak ve blog için resim çekememek dışında acayip rahatlatıcı bir durum biliyor musunuz? Kitap klubü gibi faydalı gruplarım bile benim gibi dağınık kafalı biri için yorucu olabiliyormuş meğerse.

En azından haftada bir gün sosyal medya detoksu yakında doktor reçetelerine girecektir, söylemedi demeyin.


-İsminde kitap ve anne geçenlere, ayrıca dekorasyonla ilgili olanlara zaafım var.



-Kişisel blog bile olsa her telden çalınması ve çok ''kişisel'' olmasından hoşlanmıyorum. Sürekli akrabalarla yaptıklarını, eşiyle yaşadıklarını yazanlar pek de ilgi çekici olmuyor.


Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Var mı ekleyeceğiniz bir şey?

Etiketler: