Film Yorumu; Spectre ve Sinema Mevzusu

Spectre


İlk filmi 1962'de çekilen James Bond, 26. filmle karşımızda. Açıkçası Bond fanatiği değilim, motivasyonum anne-babamın burada olması ve bizim gece dışarı çıkabilme şansımızın olması oldu. Bir de itiraf etmeliyim ki fit, şık ve cesur bir ajanı izlemek bana görsel olarak keyif veriyor. İyi de bir hikaye varsa değmeyin keyfime.


Spectre

Açılış sahnelerindeki Ölüler Festivali müthişti. Meksiko City'de çekilen bu sahneler inanılmaz ayrıntılı, renkli ve ilgi çekiciydi. Hollywood'un sinemaya harcadığı bütçeler dudak uçuklatıcı. Farkındalık illeti iyi bir şey ama izleme zevkini azaltıyor çünkü İngiltere ve Amerika'nın sinema endüstrisi yoluyla verdiği mesajları gördükçe sinirleniyorum. Onlar çok köklü, çok güçlü, çok zengin. Hepimizi izliyorlar, onlardan habersiz kuş uçamaz gezegende. Kahramanlar, fedakarlar, vatanseverler. Geriye kalan herkes terörist.

Spectre de aynı tema ile başlayıp bitiyor. Öyle çok olağanüstü, sürprizli, ters köşe yapan bir senaryo yok. Son yarım saate kadar neler olduğunu pek anlamadım, çok da umursamadım. Çünkü görsel olarak beni çok mutlu etti, konuyu pek önemsemedim



Bond rolünde Daniel Craig çok başarılı. 47 yaşındaki İngiliz aktörü ilk olarak Ejderha Dövmeli Kız filminde fark etmiştim ve çok beğenmiştim. Yüzünde, duruşunda ajan olarak yaratılmış ifadesi var ya da çok iyi oynuyor.

Sanırım bu sinemada izlediğim ilk Bond filmi ve iki şeyden çok etkilendim: Bond'un giyim stili ve coğrafi mekan görüntüleri.

007 her an, her haliyle inanılmaz şık. Takım elbiseleri zaten on numara ama karlı sahnelerdeki kazağı, montu, paltosu vs beni benden aldı. Bir adam nasıl bu kadar iyi giyinebilir?  Bu konuda İngilizlerin hakkını yememek lazım.

Meksika, Roma, Avusturya ve Afrika sahneleri büyüleyiciydi. Tabi ki Londra başroldeydi. Dev perdenin sayesinde sanki o mekanda gibi hissetmek ne güzel. Bir filmde beni en çok saran şeylerden biri bu, beni sahnenin içinde hissettirmesi..
  

Monica Belluci beş dakika kadar göründü, elbette çok etkileyiciydi. Bond'la gereksiz bir yatak sahnesi dışında rolü yoktu. Yine de acayip bir ışığı ve cazibesi olan Belluci'yi görmek güzeldi. 

Film iki saat kırk beş dakika sürüyor, aksiyon beklentinizi yüksek tutmazsanız  beğenirsiniz ama bir Bond fanatiğiyseniz, eski filmlerle kıyaslarsanız mutsuz olmanız olası, ekşideki yorumlardan öyle anladım. 

Not:Vizyona girecek filmlerden birkaç afiş koyacağım. Mutlaka izlemek istiyorum bunları. Unutmayayım.


İzleyip beğenmediğim Çağan Irmak filmi olmadı. Hele ki Demet Akbağ ve Yetkin Dikinciler varsa seyretmem şart. Hevesle bekliyorum Nadide Hayat'ı.
Jonny Depp oynuyormuş! Tanrım ne mutluluk! 

Caprio ve Innaritu..Fazla söze gerek var mı? Tarih belli olsun, ajandalara-takvimlere yazalım millet.

Etiketler: ,