Annelikte 6. Yıl Biterken..



Annelik denen büyülü ormanda gezinmeye başlayalı 6 yıl oldu. Bazen yolumu kaybettim, bazen tuzaklara yakalandım, bazen ormanı labirent gibi algılayıp hiç çıkamayacağım buradan diye ağladım. Bazen önüme  hiç görmediğim sihirli çiçekler çıktı, gözlerimi kamaştırdı. Serin ağaç altlarında derin nefesler aldım, yumuşacık yemyeşil yosunlarla kaplı zeminlerde derin uykular uyudum.

6 yıl bitiyor bu perşembe günü. Emre 6 yaşını dolduruyor.  Önümüzde ''okul'' denen son derece sevimsiz bir konu uzanıyor. Patika (oğlumun kreşi) saadeti sona eriyor.

Bu sene bir tür durulma, sakinleşme hali içindeyim.  38 yaş yazısını yazdıktan sonra ciddi anlamda fark ettim ki huzurumun en önemli sebebi hayatımın artık sükunete kavuşmuş olması. Tayin ve taşınma telaşlarının beni bu kadar yorduğunu bilmiyordum. 3 yıl arayla doğan çocuklarım da cabası.

İçinde dinlendiğim sakin limandan geçmiş altı yıla bakınca açıkçası fazla bir şey hissetmiyorum. Bütün renklerin yer aldığı bir çemberi hızla çevirince beyaz görünür ya tam da onun gibi. O kadar çok renk, duygu, olay, iniş-çıkış var ki..Toplamda bir boşluk hissi yaratıyor bende bütün bu dopdolu dünya. Soyut taraf böyle karmaşık, somut taraftan aklımda kalanları yazmak istiyorum:

1. Çocuklarım adam akıllı yani makarna hariç etli, sebzeli, salatalı (sadece Eren yiyor) bir öğün yedilerse benden mutlusu yok. Emre'nin minyonluğu olmasa pek dert etmem ama sınıftaki en küçük çocuklardan olması beni üzüyor. Emre'nin yemekle işi yok. Ayakta atıştırarak gayet rahat öğün geçiştiriyor. İştahı çok az. Kuralı biliyorum, aç kalacak ki yesin ama pratikte olmuyor. Aşamadığım bir mesele emre ve yemek.

2. İkisini de yıkayıp temiz pijamalar giydirdiğimde çok iyi hissediyorum. Eren banyoyu hiç sevmiyor. Yıkamak dediğim başından zorla iki tas su dökmek.  Çitilemek değil ama onları havlulara sarıp , üst kata çıkardığımda, külottan çoraba tertemiz giydirdiğimde  acayip mutlu oluyorum.

3. Eren'i uyutabilmek harika. Uykuyu sevmesi harika. Direnmemesi olağanüstü. Daha ne diyim :)

6 mayıs cuma, anneler günü kutlaması. Bodrum Vosvos parkında.

4. Çocuklar arasındaki dengeyi korumak sanıyorum ebeveynlik sürecinde en zorlandığımız konu olacak. Emre daha mesafeli, serin, duygularını göstermeyen, sevgisini ifade etmeyen bir çocuk. Eren tam tersi. Benim adım Eren, senin adın ne diyor hemen herkese. Dün GS okulunda görevli Ayşe ablamız ''Sen nerelerdesin ben seni özledim'' dedi. Eren ''Ben de seni özledim'' diyiverdi. Benim adım Eren, bu benim annem'' diye ekledi. 1-2 saniye durakladıktan sonra ise ''Bu benim Elif'im'' demez mi? İşte küçük kardeş böyle şirinlik muskası, sevgi kelebeği gibi ortalıkta ışık saçarken büyüğün ezilmemesini, kendini kötü hissetmemesini sağlamak kolay mı?

5. Çocuklarla dışarda olmayı seviyorum. Hele ki hava güzelse evde olmaktansa sokakta olmayı çok daha az yorucu buluyorum. Dikkatlerini dağıtacak, birbirlerini sinir etmelerini engelleyecek pek çok şey olyor. Evde herşey bir çığlık sebebi. Sabahları gelen taze ekmeği kapıdan kim alacak, gri oto koltuğuna kim oturacak, o ayakkabıyı kim giyecek vb. sayısız konudan fırtına kopabiliyor.

Daha neler çıkar kim bilir biraz düşünsem ama gerek var mı? İçinde bir canlı büyütmek, bir bebek olarak dünyaya getirip eşsiz bir insana dönüştüğünü görmek başlı başına bir devrim oldu benim için. Tüm eksikliklerim , zayıflıklarım ve tutkularımla yüzleşme yolumun başlangıcı oldu çocuklarımın doğumu. Sadece bunun için bile iyi ki varlar :)

Etiketler: , ,