Tatsız Tuzsuz Günler

Biz nerde miyiz? Camdaki yansımada
Makro ve mikro ölçekte keyfim yok. Makro alemde ülkemin kale gibi havaalanında üç canlı bomba patladı. Onlarca kişi öldü, yaralıların haddi hesabı yok.. Onlarca polis Atatürk havalimanına kalaşnikoflarla giren 3 teröristi etkisiz hale getiremedi. Allah'ım, bu yazdıklarım gerçek mi?? İnanamıyorum..Ne hale geldik, bunları da görecek miydik ?

Bir şey yapmalı, bir şey olmalı ..Olmalı.

Aklımızı, sağ duyumuzu korumaya, sakin kalmaya gayret etmeliyiz. Şunu hiç unutmamaya çalışıyorum: Üst akıl denen o iblisler 100 yıllık planla hareket ediyor. Onların oyununa gelip sokaklara dökülmek iç savaşa zemin hazırlamak olur diyorum ama.. Aması var işte. Valize koymayı unuttuğum bir şey var mı, banko nerde filan diye telaşla koştururken adamın teki sana mermi yağdırıyor !! Bilmiyorum, uzun süredir olanları anlamlandırma çabasını bir yana bıraktım..

Evde de tadım yok. Yaz, sıcak bir tarafa konuşacak güzel bir şey, kahkaha atacak bir mevzu, ne güzel bir akşamdı diyecek dostlar yok. Konuşmalar şu şekilde

''--Bayramda bir yere gitsek mi?

---Bilmem ki..Zor olmaz mı çocuklarla?''

---Bu okul işini ne yapcaz Emre'nin?

---Bakıcaz..Daha vakit var. Bakıcıyla konuşmak lazım. Doğum işi ne olacak? İşi ne zaman bırakıcak acaba?

--Sonbaharda mutfağı mı yaptırsak?

--Bilmem olabilir..

--Temmuz sonunda Hataydaki düğüne gitsek çok iyi olur

--Olur da ..Bilet bakayım.Çok da sıcak olur ya..

İçim daralıyor bu ucu bir yere varmayan meselelerden. Oysa benim içimden gelen tek bir şey var, yerimden hiç kalkmadan baştan sona Ezel dizisini izlemek..Mesele dedim de aklıma geldi :) Ne güzel dizi yaparlardı eskiden , ne özenliydi senaryolar ; evet, kesinlikle yaşlanıyorum.




Çocuklu hayatın cilveleri mi, çocuk sayısı arttıkça artan problemler, yorgunluklar mı ,bizim son dakikacı / ertelemeci özelliklerimiz mi sanki okyanusta bir tahta parçasına tutunmuşum ve üzerime gelen irili ufaklı dalgaları bekleyip geçiştirmek tek amacımmış gibi hissediyorum. Nasıl olsa dalgaların biteceği yok niye çırpınayım havasındayım. Ya da bitmesi mümkün olmayan bir hasta kuyruğunu muayene etmeye çalışan bezgin bir SSK doktoruyum da öyle günü kurtarmaya bakıyorum. Anladınız işte siz onu.

Yazı, sıcağı sevmiyorum. Giyinmek bile eziyet bu havada.  Ben üşütmeyen serinliklerin insanıyım. Çorap ve ince bir hırka giyeyim, çay içeyim, uzun gecelerde okuyayım yazayım , yağmurlu havalarda sinemaya gideyim, film-dizi izleyeyim insanıyım.

Elimden gelen neyse onu yapıyorum bu durumda. Öz hakiki elma tipi Türk kadını olarak teselliyi sindirim sisteminde, tat tomurcuklarında, sohbette muhabbette, çayda kahvede arıyorum. Ahanda ispatı:


Bahçeden domates, eski kaşar, taze simit..I love u Turkish breakfast :)

İyi yazlar efendim, bakalım bizi neler bekliyor ??

Etiketler: