Çocukla Pamukkale ve Eskişehir


Bildiğiniz çaydanlık dibindeki kirecin yumuşak hali

Beş günlük bir eğitimim vardı geçen hafta. Süre uzun olunca ailece gidelim dedik, epey yorulsak da iyi yaptık. Eskişehir'e 12 yıl önce gitmiştim, o zamanlar gündemimiz başkaydı , nişanlıydık eşimle. Ne zaman düğün yapalım, nasıl olacak vb bir sürü meselemiz vardı. Doğrusu aklımda pek de bir şey kalmadı şehre dair. 2009'da yine toplantı için günübirlik gitmiştik ve Sazova parkında, Odunpazarı'nda dolaşmıştık.

2017'de, servisten çıkmayan arabamızın yerine verilen daha üst model ve konforlu bir binek araçla, saat ona doğru yola koyulduk. Birkaç saat sonra Pamukkale'de idik. Hep resimlerde gördüğüm bembeyaz travertenler kocaman bir tepeyi kaplıyor ve görmeye değer. Çocukla gidecekler için yanınıza mutlaka yedek kıyafet, havlu ve sırt çantası alınız efendim çünkü hava kış olsa da illa ki o sulara giriyorlar. Travertenleri korumak ve turizm için kışın suları otellere veriliyormuş, öyle klasik kat kat havuzcuklar yoktu. Aslında diğer girişte bir antik kent varmış ve içinde yaz kış sıcaklığı 36 derece olan havuz bulunuyormuş ama en az 3-4 saat ayırmak lazımmış gezmeye. Bir dahaki sefere diyerek yola koyulduk ve akşam sekiz gibi apart dairemize ulaştık. Yerleştik, uyuduk. Tabi Eren yerini yadırgadı ve iki oda arasında gezindi durdu. Ertesi gece de aynısı olunca ben uykusuz ana moduna geçiverdim.

Benim için eğitimin yapılacağı binaya ulaşmak için 2 vasıta değiştirmek, bol bol yürümek, yıllardır uzun uzun teorik ders dinlememiş bünyenin isyanı, bir takım sosyolojik çıkarımlar (Yetişkin eğitimi nasıl olmalı vb), akşamları pert olmuş şekilde sızmak şeklinde geçti. 

Eşim ve çocuklar öğlene kadar evde tablet-laptop, roblox, minecraft, youtube, nutellalı ekmekle oyalandılar. Neredeyse her gün Sazova parkına gittiler. Bir akşam üzeri hep beraber ,donarak, Porsuk kenarında dolandık ve yemek yedik. Bir gün öğlene kadardı okulum, o gün öğleden sonrayı Odunpazarı ve Sazova'da geçirdik.

Gerisini resimler anlatsın:



havelka
Evet, bu resimde söyleyecek çok şeyim var. Oğlanlar uyuyor arabada, hemen önüne park edebildiğimiz bu kafe Espark'ın yanında. Üniversiteliler takılıyor belli ki. Eşimle geçtik, birer kahve söyledik ama ne konuşmaya ne oturmaya halimiz yok. Yaştan mı, 7 yıllık ebeveynlik yolculuğunun birikmişliği mi bilmem çok çabuk yoruluyor ve kolay kolay da dinlenemiyoruz. 

sazova
Meşhur masal şatosunda masal dinletisi, ikisi de çok sevmiş ve Nasrettin hocaya azimle Ali Baba diyorlar. Ali baba ve kırk haramileri mi dinlediler acaba? 

Kurşunlu külliyesi içinde ney üfleyen amca 
Cam atölyesi. Kocaman fırınlardan çıkarılan sıvı cama şekil verilmesini izlemek çok keyifli ama rehberlik eden, anlatan filan yok. 

Havacılık müzesi, bütün uçaklar açıkta sergileniyor, ücret yok ve hava kararana kadar açık

Bu resme bayıldım, Sazova içinde su altı parkı varmış, çok keyif almışlar, resim çektirmişler, magnet almışlar, köpek balıkları, vatozlar, kayıp balık nemo ve doriyi görmüşler

Odunpazarı , Eskişehir merkeze çok yakın ve en az yarım gün ayırmalı. Kurşunlu Külliyesi, Cam ve Lületaşı Müzesi, El Sanatları çarşısı, bir sürü irili ufaklı sevimli kafe ile koşturmadan değil rahat rahat dolaşılmayı hak ediyor

Bilim ve deney merkezi (Sazova içinde, 3-4 gibi gitmek gerekiyor) , her çocuğun keyif alabileceği bir yer 

Biz buraya bayıldık, tek tek her tezgahı inceledik, bir çınar yaprağına adlarımızı yazdırıp dikiz aynamıza astık, tezhip sanatçısı Firdevs Hanımla sohbet ettik.
Masal şatosuna bu kadar yaklaşabildim. Tramboline gitmek için ağlayan Eren ve yüz ifadelerimiz. Çocukla seyahat böyle bir şey. 

Sık sık uğranan marketten ısrarla 2 kiloluk pirinç alıp, tüm akşam o pirinç torbası ile arkadaş olduğunu söyleyen Emre??

Ne yenir diye araştırdım ama ailenin erkekleri gayet mız mız olduğu için pizzadan şaşmadılar, çi böreği sevdiler, başka da bir şey deneyemedik.

Dönüşte radara yakalandık, polisimiz sağolsun, oğlanlara telsiz ve sirenini göstererek bizi pek mutlu etti
Yola çıktığımız sabahtan döndüğümüz akşama kadar yani tam bir hafta cuma gecesi ne yapsak diye düşündüm. Eskişehir'de kalıp cumartesi rahat rahat gezsek mi yoksa tekrar Pamukkale'ye mi uğrasak, Afyon'da bir termal otelde kalıp sıcak havuza mı girsek, Alaçatı'ya uğrayıp bu şahane mevsimin tadını mı çıkarsak? Gerçekte ise şöyle oldu:

Okul erken bitti, miniklerim üçte beni almaya geldi, çok acıkmışlar, kampüs içinde İskenderun döneri, pilav-tavuk ve pizza yedik, dört gibi yola çıktık ve şoför hariç hepimiz sızdık. (Bir önceki gece çok fena oldum. Ders yedide bitti, bir akrabaya uğradık, gastritim hortlar gibi oldu ve nasıl geldim, yatağa nasıl girdim bilemedim.) Tam üç saat uyumuşuz. Gözümüzü açtık, Denizli'deyiz. Ispartaya giderken de durduğumuz Koru tesislerinde mola verdik ve 23:00 gibi evimize ulaştık. Yatağıma, yastığıma eski bir dosta sarılır gibi sarıldım. Huzurla uyuduk, Eren ateşlendi gece ama bir kaşık şurupla uyumaya devam ettik.

Ben pek katılamasam da, eşim maddi-manevi çok yorulsa da güzel anlar ve fotoğraflar kaldı ya belleğimizde, değdi bence.

Etiketler: