Seni Seviyorum Küçük Eşşek


Çocuklardan sonra hayatıma giren Çocuk Kitapları'nı ne çok sevdiğimden bahsetmiştim. Rengarek resimleri, masum hikayeleri, göz alıcı tasarımları ile Emre 'den çok beni mutlu ediyor çocuk kitapları.Kreşe her gidişimde, vaktim varsa kitaplara göz atıyor, yeni gelen var mı diye bakıyorum. Bazen çocuklara kitap okuyorum ve bundan çok keyif alıyorum.




Hayatımıza çocuklar girdikten sonra değişen onlarca şeyden biri elbette izlediklerimiz oldu. Emre'den önce Cnbc-e dizilerinden başını kaldırmayan biz , bilumum çizgi filmi izler olduk. Emre neredeyse 3 yaşına kadar televizyonla ilgilenmedi; biz ne seyretmesi ne seyretmemesi için özel bir gayret göstermedik. Sabahın beşinde uyandığımız sayısız günlerde ''Keşke biraz televizyon izlese de azcık daha uyuklasam'' dediğim çok olmuştur. ''3 yaşa kadar televizyon şöyle zararlı, böyle zararlı'' diye ahkam kesen bilumum uzmanları ,avuç içi kadar apartman dairelerinde, bir anne ve bir baba dışında kimsesi olmayan çocukları saatlerce oyalamaya davet ediyorum. Becerebilirlerse konuşuruz kendileri ile televizyon hakkında. Bir de çocuğu akşam 8'de yatıp sabah 8'de kalkan annelere selamlarımı gönderiyorum yeri gelmişken.  TV konusunda onlarla da konuşmamayı tercih ederim.

Evimizde uydu kanalları dışında kanal yok. TRT çocuk ve minika çocuk, bazen Yumurcak tv izliyoruz. Yumurcak'daki reklam terörü yüzünden açmak istemesem de  '''Her şeye tamam diyen'' Kayu bu kanalda. Habire ev işi yapan babası, ikide bir yatmaya gittikleri , resim yapan, seramik boyayan büyükanneleri, Kayu ile kamp yapan, çiftlik gezen büyükbabaları,  genellikle gülen, neredeyse hiç ağlamayan  Rosie'ye rağmen kabak kafalı Kayu'yu seviyorum. Bir aralar Bali vardı . Eğlenceli, aynı zamanda güzel mesajları olan bir çizgi filmdi. Yabancı yapımlardaki çocukların ne kadar farklı olduğunu hissetmemek mümkün değil. Onların evlerinde anne babalar duruma her zaman hakim. Çocuk terörü yok. Kontrolü hiç kaybetmiyorlar , ev işlerinde babalar anneler kadar rol alıyor. Elbette ki gerçekle bağdaşmıyor bu pembe tablo ama temeldeki farkı anlıyorum izledikçe. Biz çocuklu olmanın gerektirdiği yaşam disiplinine sahip değiliz. Rutin oluşturamıyoruz, çocuklar kendi kendine büyüyor, bütün delice kontrol çabamıza rağmen.

Baby Jack ve Trotro Emre 2 yaş civarında iken favorimiz oldu. İkisi peşpeşe çıkıyordu yanlış hatırlamıyorsam. Sabah 7'de açılışı bu iki sevimli kahramanla yapıyorduk.


Sesi çok tatlı Trotro'nun herşeyden önce. Oya Küçümen seslendiriyormuş bu küçük eşşeği; duyduğum en başarılı, en sevimli çizgi kahraman sesi bugüne dek. Fransız asıllıymış kahramanımız. Ben Fransızları pek kuralcı sanırdım, Trotro'nun evinde pek çok şey serbest. Annesinin makyaj malzemeleri ile palyaço makyajı yapan Trotro, havlulardan pelerin yapıp mutfağa dalıyor ve anne ile baba pek bir eğleniyor örneğin. Ya da banyo yapmak istemeyen Trotro bütün oyuncaklarını küvete dolduruyor. Teddy'si ile su birikintilerinde hoplayıp zıplıyor. Bu açıdan biraz kendimize benzetiyorum Trotro'ları.

En sevdiğim bölümde kuş sesleri yüzünden erken uyanan Trotro bizim ''solundan kalkmak'' tabir ettiğimiz vaziyette, gayet asabi babasına tersleniyor, çikolatası sıcak diye atar yapıyor, herşeye mızıklıyor. Anne erkenden işe gittiği için evde olan baba, senin uykun var diyip oğlunu yatağına yatırıyor ve Trotro hemencecik uykuya dalıyor. Uyandığında yıne pamuk helva kıvamına kavuşmuş. Neşeli neşeli cıvıldıyor. Bu bölümü her izlediğimizde Emre'ye uykunun önemini anlattım. Erken uyanınca sinirli olduğunu vs. Pek işe yaramadı ama umuyorum ki bilinçaltına yerleşmiştir ve biz birkaç yıl sonra uyuya uyuya şişip, bu uykusuz yılların acısını çok fena çıkaracağız.( Umut fakirin ekmeği demezsen eksik kalır burda)

Herkese iyi seyirler diliyorum ve Trotro'nun jenerik şarkısıyla yazımı bitiriyorum:

ooo trotro, ooo trotro
bugün napıcaaazzz
ooo trotro, ooo trotro
çıkıp oyun oynıycaaaz

Etiketler: , ,