Film Yorumu, Everest

Film Yorumu, Everest

Bu film olmamış. Keira Knigtley, Jake Gyllenhall gibi ünlü oyuncuların böyle yapımlarda oynaması Şener Şen'in Çocuklar Duymasın'da oynaması gibi bir şey benim için. Hollywood'da ekmek parası sıkıntısı mı vardır nedir anlamadım ki.


En büyük problem ortada senaryo olmaması! ''Evereste tırmanmak çok zordur'' dan başka olgu yok filmde. ''Gerçek bir öyküden yola çıkılmıştır'' diyorlar, iyi hoş da öykü dedikleri 1996 yılında dağa tırmanan 18 kişilik ekipten 8 kişinin ölmesi. Tamam, trajik elbette ama 2015 yılında, 65 milyon dolar harcayarak iki saatlik bir film yapmanın nedeni ne?


Hamile bir eşi olan, fedakar ekip lideri Rob (eş rolündeki Keira'nın toplam 10 dakikalık rolü var tüm filmde) , zengin, suratsız bir karısı olan Teksaslı Beck, postacılık yapan ve bir okuldaki çocukların topladığı para ile zirveye çıkmayı hedeflemiş Doug, en zor yedi zirveden altısına çıkmış ve hayattaki tek hedefi yediyi tamamlamak olan Japon bir kadın, herkesin kar kıyafeti ile üşüdüğü ana kampta donla gezen alkolik Scott elimizdeki karakterler.






Filmde üç tane kadın var ve pek konuşmuyorlar. Erkeklerin arasında geçen saçma, egosantrik diyaloglar (yüzde yüz teksaslı , yola çıktığımı karıma söylemeyi unuttum vs) çok gereksiz ve anlamsızdı. Hani bekledim ki adamın bir harbiden beni şaşırtacak felsefi bir açıklama yapsın. Ne mümkün? ''Everest'e çıktım '' demek için harcanan onca emek, para ve insanın bir anlamı olmalı ama, değil mi? 

Film Yorumu, Everest


Senaryoda hiç bir merak unsuru yok. İkisi de ekip lideri olan Rob ve Scott'un arasında bir sürtüşme olacağını bekliyordum olmadı. Zirveye çıkışta asıl lider olan ve ağır işçiliği üstlenen şerpalar (zengin, canı sıkılan turistler 9.000 metrelerde hayatın anlamını ararken bile bölge yerlisini sömürmekten vazgeçmiyor) arasında mı olay olacak dedim , olmadı. Kritik bir noktaya bırakılması gereken yedek oksijen tüplerini bırakmayan kimdi, Rob'un şerpası neden sırtını dönüp gitti derken hiç bir ilginçliği olmayan bir film izledim.

Bu arada dağın asıl ismi olan Çomolungma'yı beğenmeyip yerine bir önceki müdürü Everest'in adını koyduran kişi 1865'deki tapu kadastro müdürü Andrew bilmem kim. Sömürgecilikte sınır yok da diyebiliriz. Bakınız aşağıdaki satırlar vikipedi'den:

''İngiltere'nin Hindistan sömürge yönetiminin, kadastro genel müdürü George Everest'ten sonra yerine göreve gelen Andrew Waugh, dağa isim olarak selefi Everest'in adını öneren bir teklifi Londra Kraliyet Coğrafya Cemiyeti'ne sundu. Teklif kabul edildi. 1865'te, daha önce yapılan itirazlara rağmen dünyanın en yüksek dağının adı Everest olarak belirlendi. Dönemin en güçlü imparatorluğunun kültürel nüfuzuyla bütün dünyada bu dağ için Everest adı yaygınlık kazandı.''

Film Yorumu, Everest



Benim için en önemli soru olan ''Neden Everest'e çıkıyorsunuz, zorunuz ne? '' sorusunu konuştukları masa başındaki muhabbet hele çok saçmaydı. ''Orada duruyor , çıkmayalım da ne yapalım'' gibi abuk subuk cümleler geçti. Tırmanmaya kalkan on kişiden biri ölüyor, kamp dedikleri yerler bir avuç naylon çadırdan ibaret, buz gibi bir hava var. Sanki dere boyuna pikniğe gidiyorsun. 96 senesindeki olayı canlandıran filmde kişi başı ücret 65.000 dolardı. O parayı sömürdüğün ülkenin hastanesine, okuluna bağışlasan aydınlanmaya daha çok yaklaşacağın kesin. Çok sinirlendim anlayacağınız üzere.

Sonuçta ne mi oluyor? Postacı, zirveye çok az kalmışken yere yığılıyor, geri dönmeyi kabul etmeyip, fedakar Rob sayesinde tepeye ulaşıyor ve bayrağını dikiyor ve o bayrak Rob , kendisi ve Harold olmak üzere üç kişinin yaşamına mal oluyor. İniş saatini geçiriyor ve korkunç bir fırtınaya yakalanarak ölüyorlar.

Teksas'lı Beck, geceyi dağda geçirip ölmeye çok yaklaşmışken karısı ve çocuklarının sesini duyuyor ve tekrar inişe geçip kampa ulaşıyor. Karısının Amerikan büyük elçiliğini arayarak dağa helikopter göndertmesi ise tam bir klişe. Bir Amerikan vatandaşı kaç yerliye bedel acaba? Yaşasın Amerika!


Hiç mi beğendiğim şey olmadı? Doğanın gücü çok etkileyici ve korkutucuydu. Fırtına sahneleri inanılmaz gerçekti. Birkaç sahne hariç sürekli bir rüzgar uğultusu vardı ve sanki kendiniz tırmanıyormuş gibi hissettirmeyi becermişlerdi. Ben teknik kısımdan anlamıyorum ama film nasıl çekildiyse oyuncuların sahiden Everest'e tırmandığından hiç şüphe duymadım .

Özetle: Ben beğenmedim , kimseye de önermiyorum.

Not: Film üç boyutluydu. Zaten gözlük taktığım düşünülürse, çift gözlükle biraz sisli bir görüntüyle izledim filmi. Olumsuz yorumlarımda bunun da katkısı olmuştur mutlaka.

Etiketler: