Bu Aralar Hayat



Ülkemizde 10 ekim 2015'de bir katliam yaşandı. Ölü sayısı 100'ü buldu. Yaralı sayısını tüm ülke nüfusu olarak kabul ediyorum. Kötü, uğursuz zamanlardan geçiyoruz. Aslında uğursuz olan bu Ortadoğu coğrafyası. Cahil halklar ve Avrupa ile Amerika kıtasını obeziteden öldürmeye niyetli kan içici baronlar. Çok kötü senaryolar uçuşuyor havada. İç savaş çıkacağı konuşuluyor.. Açıkçası çok kulak vermiyorum. İş artık bambaşka bir boyuta geçti.

Dört sezon Homeland izledim yakın zamanda. Bu bir dizi elbette. Bir manipülasyon. Alt metinde hep şu var ''Amerika'nın menfaatlerini korumak için gözden çıkaramayacağımız hiçbir şey yok. Buna Amerikalılar da dahil. Müslümanlar terörist, bütün dertleri Amerika'yı bombalamak'' .  Dizi benim şunu anlamamı sağladı:

Bizlerin çay-kahve sohbetlerinde, çocukların okulunu, haftasonu planlarımızı konuşmamız gibi bir takım adamlar , kahve içerken ''Suriyede şurayı bombalayalım, İran'da filanca adamı öldürelim'' planları yapıyor; eminim. Tanrı olduklarını sanıyor ve kimi öldürüp kimi yaşatacaklarına karar veriyorlar. Sonuç: Hiç kimsenin, hiçbir partinin fanatiği olmamalı ÇÜNKÜ HEPSİ AYNI TAKIMDA VE TEK BAŞINA KARAR VEREMİYOR HİÇBİR KONUDA. Sağduyu ve sükuneti elden bırakmamalı.

homeland
Senaryo hep aynı, bir düşman ver adamlara , bir çok da silah. Yediklerine Gdo, tarım ilacı ne bulursan doldur, bol bol ilaç sat vs vs..Onlar o sırada mutlaka tartışacak bir şey bulur nasılsa. 

Az gelişmişliğin en önemli göstergesi bir düşmana ihtiyaç duymak. Düşman varsa karşında kim olduğunu biliyorsun, yoksa boşluktasın. Düşman saydığımız adam ya da parti ortadan kalkınca sorunlar çözülecek sanıyorsun. Hayır dostum, çözülmeyecek. Farklı bir şekile evrilecek sadece. 80'den beri ülkemizde sağ-sol kavgası bitmedi. Şimdi yine hortlattılar, dindar-dinsiz, Türk-Kürt formunda. Ama bomba gibi bir kuşak geliyor. 2000'den sonra doğanlar bu oyuna gelmeyecek. Düşmanlıktan beslenmeyecek yeni nesil. Eşit haklar ve sorumluluklarla yaşanabileceğini biliyor onlar. En azından öyle umuyorum.

Memlekette ki durumun aksine bizim evde havalar güzel. Bodrum'da olmanın tadı en çok bu mevsimde çıkıyor.





''Beni de götür'' dedi bana bu sabah Eren, o yarım yarım konuşmasıyla. Ühüüüüü....Ağlamak istiyorum. En zorlandığım noktaya geldik işte. Şimdilik çok tepki vermiyor. Dram yapmıyor ama ilerleyen günler nelere gebe bilemiyorum. Sürekli kayıt yapan bir video olsa evde keşke. Eren çok tatlı konuşuyor. Geçen sabah ''Kulağına kavun eksen karpuz biter '' diyordum eşime, kulaklarını gösterdi.

Bu arada Emre minyonlara neden minyon dendiğini ''Sayıları çok fazla ya ondan'' diyerek açıkladı. Milyon- minyon farkını bilmiyor demek ki. Yine de çok hoşuma gitti. Allah ile ilgili sorular başladı. ''Eskiden mi yaşadı, şimdi de yaşıyor mu, nerede yaşıyor '' şeklinde sorularla babasını daraltıyordu dün gece. ''Allah her yerde'' açıklaması pek idare etmiyor tabi onu. Biraz ders çalışmak lazım.

İki gün önce babasıyla hasbelkader tenis antremanına gitti ve çok eğlendiğini ifade etti. Ertesi gün ona küçük bir raket aldık . Sabah babasının dersine eşlik etmiş. Eve gelince , Eren'i yine (evet yine!) uyutamamış olmamın gerginliğini yüzümden okuyan eşimin teşviki ile tekrar tenis kortuna gittik ve bu sefer çocuk grubu ile bir saat çalıştı. En küçük oydu. (''Ben sınıftaki herkesten küçüğüm ama küçük olmak da güzel. Senin telefonunu yatağın altından alamazdım büyük olsam. Max senin oğlun olsa alamazdı di mi anne?'' dedi bu sabah. Of oğlum of.) Çok ciddi ve hevesliydi. Devam edecek gibi duruyor bakalım. Cumartesi-pazar on iki buçuk- bir buçuk arası.

evimizde bir federer var bundan sonra
Bu aralar hayat böyle..Ben alt resimdeki güzel köşede bol bol okuyor ve kitaplara saklanıyorum. Umarım hepinizin bir sığınağı vardır, bütün kötü şeylerden kaçıp, ruhunuzu koruyabildiğiniz.


Etiketler: , ,