Ekim Ayında Bir Pazar Sabahı


4 ekim pazar günü, sekiz gibi (Ne harika değil mi? Altıda uyandığımız nice sabahı düşününce..) uyandık. Güneş pırıl pırıl parlıyordu. Evin babası bir süredir oldukça yorgun görünüyordu ve ben deniz kenarında sakin bir sabah arzuluyordum.

Oğlanları simit alma vaadiyle arabaya bindirdim. Sinsice bir sırt çantası hazırladım, yedek kıyafet vs. ve Kefi'ye çevirdim direksiyonu. Kendisi Ortakent sahilinde çok tatlı bir mekandır. Yazın pek uğramadık, kalabalık ve gürültülüdür diyerek ama temmuz-ağustos dışında favori mekanım. İşletmeci de tanıdık. nazımız geçiyor gerekirse.

kefi beach



Mekanın otoparkına vardığımızda Emre ''inmiycem'' diye tutturdu. Neden denge bisikletini almamışız? Pedalsız olan bu bisiklet iki oğlumun da favorisi. Allem ettim kallem ettim, bir şekilde ,surat asarak da olsa  indi. Sabah saat dokuz. Herkesin totosunda pireler uçuşuyor daha. Kimsecikler yok. Tam bize göre.


oyuncu anne
kendi güzel, ruhu güzel oyuncu anne
Oyuncu annenin kitabını aldığımdan beri bana bir haller oldu. Kitaptan önce ''evcilik'' oyunları dışında oyun oynamayı düşünmemişim bile. Şimdi ise Emre'nin beş dakika oynadığı ve en az 15-20 lira bayıldığım transformers zımbırtıları  ya da hot wheels arabaları dışında bir şeyler alabiliyorum. Bakın ne diyor bu güzel anne:

''Şunu önereyim, en basiti .Marketten 2 kg ince bulgur alıyorsunuz ve bir leğene döküyorsunuz. Buyrun size kum havuzu. İçinde oyuncak develer gezdirip çöl oyunları oynayın. Çöl yaşantısı, develer, hörgüçleri hakkında bilgiler verin. Sonra aynı leğenin içine iş makinalarını, kepçeleri koyun, hafriyatçılık oynayın. Sonra içine bir huni bir şişe koyun, huniden akıtarak şişeye bulgur doldursun. Sonra içine oyuncak altınlar, paralar, kullanmadığınız sahte takılar vs. koyun. Elinize de bir harita alın. Siz çocuğunuzla birlikte hazine arayan korsan olun, bulgurun içinden altınları arayın. Daha olmadı giyin mayoları bikinileri, alın elinize kürekle kovayı, sahilde oynuyormuş gibi kumla oynayın. İşiniz bitince verin eline süpürgeyi süpürsün. Önceden ayırdığınız bulgurdan birlikte pilav yapın… Sonra bulgurunuzu bir sonraki oyun için paketleyip kaldırın. Bütün iş 2 kilo bulgura ve sizin içinizdeki isteğe bakar.'' 

Şermin'in tavsiyesi üzerine minik hayvanlar almaya başladım. Penguen, fil ve baykuş aldım ilk olarak çünkü Bekçi Amos kitabında bu hayvanlar var. Okurken hayvanları da işin içine katarım diye düşündüm. Gergedan ve kaplumbağa da var ama onları bulamadım.

Bekçi Amos
Pazar gününün akşamında Emre'ye dedim ki ''Hadi pengueni yüzdürelim''. Ben yemek yaptım, o mutfak evyesini doldurarak penguenle en az yarım saat oynadı. Üstelik yanı başımda, sohbet ederek. Ben onu büyüdü sanıyorum, böyle oyunlar ilgisini çekmez diye düşünüyorum oysa. Ne yanılgı değil mi..

Dönelim pazar sabahı saat dokuza. Baktım ben gibi erkenci bir hanım kahvaltı ediyor. Bir de Afrika asıllı, çikolata renginde bir çocuk Emre yaşlarında. Önce yabancı sandım ama Türkçe konuşuyorlardı. Biz kendi havamızda takılmaya başladık. Lego tarzı birkaç oyuncak vardı, çocuklar onlara daldı. Kahvaltı istedim. Babayı uyandırmadım, telefonum da yoktu zaten.

Bir süre sonra kaçınılmaz olarak çocuklar kaynaştı ve ben mutlu mutlu kahvaltı ettim demek isterdim ama ne gezer? Çocuklar kaynaştı sahiden ama önce onlara top aldım marketten, sonra gözden kaybedemedim tabi, Peşlerinde dolaştım. Eren zaten her an tehlikeye açık. Bir ara mama sandalyesinde oturdu, ben de bir şeyler yedim. Emre patates kızartması istedi ama elini bile sürmedi.
Elbette denize girdiler ve baba kişisi geldi bu arada (Garsonun telefondan aradım kendisini).

Çok bilmiş ve empati yoksunu bir süslüyü uyarmak zorunda kaldım ,çocukların oynadığı pet şişeleri toplamaya kalktı hanfendi. Zaten bir sen duyarlısın çevreye di mi?

Öğlene kadar kaldık orada. Çocuklar mutluydu. Ben de açık havada  rahat ediyorum her zaman. Çok yoruluyorum ama evde üstüme üstüme gelen onca iş-güç beni zihinsel olarak daha çok yıpratıyor. Bir sene sonra hiç içeri girmeyiz biz.

Bazen diyorum ki ''Biz Bodrum'da ne yapıyoruz?'' Kimsemiz yok burda. Eş dost kendi derdinde. Çat kapı girebileceğim tek bir komşum yok. Yine de bir gün başka bir şehre taşınırsak beş dakikada deniz kıyısına inebilmeyi özleyeceğimi biliyorum.

Mutlu sonbaharlar efendim herkese.

Etiketler: , , , ,