Bu Aralar Hayat, Yeni Yıl

yeni yıl filan bir tarafa ama şu ışıklar beni benden alıyor

Emre'nin bir haftadır ateşi var. Özellikle geceleri çok yükseliyor. Ateş dışında önemli bir belirti yok. Ebeveyn olarak hastalık olgusundan pek korkmuyoruz. Daha güçlü olur inancındayız. İlla ki şu hasta çocuğu evde bırakıp işe gelmek olmasa..Zaten kuş kadar izin, bunun yazı var kışı var. Birkaç gündür geceler hareketli, Eren artık babanın varlığı ile yetinmeyip beni istiyor ısrarla, Emre'nin ateşinden sebep derin uykuya geçemeyince eski uykusuz =perişan ruh halim geri dönüveriyor. Gözler kısık ve cansız, saçlar yağlı, kıyafet tayt-gömlek şeklinde, depresyona meyilli bu hal nüksedince fena oluyorum. Korkarım üçüncü çocuk bir hayal..Kaldıramayız gibi geliyor bu hissiyatla.

Sıkıldım sevgili blog, çok sıkıldım. Koşturmaktan değil, sürekli yetememekten ve etrafımdaki insanların her an gerilme potansiyelinden yorgunum. İşte iken, hele ki bu hastalık zamanlarında, aklım hep evde, evde uzun süre kalınca mutlaka dışarı çıkasım geliyor, sürekli bir hesap kitap durumu da cabası. Anneler isteğe göre yarı zamanlı çalışmalı, bu çok mu zor? Sürekli vicdan azabı ile yaşarken ne kadar verimli olunabilir?

Kalbim hep dar, hep diken üstünde. Çok yoruldum . İçimin ferah olduğu günler istiyorum, mutlulukla dolduğum, saaate bakmadığım günler.

2015'in son günü için pek iyi bir yazı olmadı farkındayım. Hayat işte..Bazen öyle bazen böyle..

2015'de bloga yaklaşık 100 yazı girmişim. Bunun yarısı kitap yorumu, yine bol bol okuduğum bir yıl olmuş. Çocuk kitapları konusunda da epey yol aldım, hiç okumadığım tarzda kitaplarla tanıştım. İyi ki okudum dediğim kitaplardan Momo, Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, Rico ve Oskar Derin Gölgeler ilk aklıma gelen üçü.

İyi ki izledim dediğim film Küçük Prens, keşke izlemeseydim dediğim Everest.

Bu yıl ilk kez yatılı bakıcı deneyimimiz oldu, 3 aylığına. Yazı rahatça geçirdik. Beklenmedik veda sonrası çok şükür yine çok iyi bir bakıcımız oldu. Akbük ve Düzce dışında bir yere gidemedik.

Nihayet evimizde değişime başladık bu yıl, birkaç eşya aldık, eskilerden pek bir şey bırakmadık. Yeni halini seviyorum oturma odamın. Kırmızılar, ekose ve ahşap bana göreymiş meğerse.

Makro ölçekte bakarsak bu senenin ciddi bir farkı vardı bence, sosyal medyanın yarattığı şeffaflık sayesinde hepimiz çok daha farkındayız dünyada dönen dolapların. Artık hepimiz biliyoruz ki insan ticareti sahiden var. Sadece filmlerde veya romanlarda olur sandığımız dramlar burnumuzun dibinde yaşanıyor. Kadınlar ve çocuklar göz göre göre ölüyor, evlerinden çıkartılıp yollara düşüyorlar. Dünyanın dörtte üçü, kalan dörtte bir refah içinde yaşasın diye  akıl almaz çileler çekiyor. Hep kadınlar hep çocuklar..Dörtte bir ısrarla ürüyor, çileyi miras bırakabilecekleri birileri olsun diye mi bilmem, yanında beşer onar çocuk olmayan mazlum yok..Hatta bu acınası yolculuklar boyunca da hamile kalmayı başarıyorlar. Benim için bu senenin en yürek paralayan farkındalığı bu oldu.

Avrupa'ya bakan yüzümüzü bu sene kaybettik ve artık bir orta doğu ülkesiyiz. Güneydoğumuzda yaşanan iç savaş, tıpkı Suriyeliler gibi göçe zorlanan vatandaşlar, eğitim ve sağlıktaki olumsuzluklar derken gelecek pek de aydınlık görünmüyor. İnşallah yanılıyoruzdur.


2016'da iyilik, güzellik ve adalet dolsa dünyamıza. Kimse evini-barkını bırakmak zorunda kalmasa, çocuklar silah sesinin ne olduğunu hiç bilmese, yaşadığımız minicik mutluluklara bile suçluluk duygusu karışmasa.. İşe koşa koşa gitsem, etrafımda sevgisinden şüphe etmediğim tek bir kişi olsa, yeni ufuklar açılsa önümde, uzun yolculuklar yapsam, Paris'e, Roma'ya, Salzburg'a, Heidelberg'e gitsem..Berlin'de parklarda gezsem kardeşceğizimle tasasız, konuşsak eskisi gibi..Kendi dünyamda dengeli ve keyifli olsam. Çocuklarımla koyun koyuna telaşsız saatlerim olsa..Aşkın birnbir halini her gün ve gece yeniden yaşamaya devam etsem.Dileklerim bu kadar. Duydunuz mu evren bey?

Etiketler: , ,