Yeni Yıla Doğru, Konumuz Dekorasyon

Yıllardır hayal ettiğim yemek masası ve sandalyeler. Sempati Mobilya


Daha önce de yazmıştım, evi eşyalı satın aldık. Kendim zaten döküntüsü çok bir insanken ve toplama-düzenleme konusunda gayet beceriksizken bir de ağzına kadar dopdolu bir ev devraldık. Evin rahmetli sahibi kendi içinde tutarlı, şık bir dekorasyon stili belirlemişti, benim antik Yunan dediğim. ferforjeler, ağır ağır sandalyeler, cam sehpalar, heykelden ayağı olan abajurlar, sayısız resim (boş tek bir duvar yoktu, banyo-tuvaletler dahil) , bahçede büyüklü küçüklü onlarca saksı, mutfak dolaplarında ne işe yaradığını anlamadığım aletler, ciddi miktarda içki kadehi, dekoratif içki şişeleri..Daha neler neler.

Peki neden aldık bu evi? Çünkü Bodrum'da kiracı olmak oldukça pahalı. O paraya kredi ödemek akıllıca gibi geldi. Müstakil olması, Bitez'de olması, evlerin birbirine çok yakın olmaması en önemlisi de ödeyebileceğimiz bir fiyatının olması oldu.

Özgün Çiçek sayesinde eve harika aksesuarlar geliyor

Önemli bir sebep de Eren'in henüz bebek olduğu ve özel sektöre başladığım o dönemde, aylarca ev arayacak, emlakçı peşinde gezecek vaktimin ve gücümün olmamasıydı. Son yıllarda (anne olmak milat elbette) tuhaf bir vurdumduymazlık içindeyim doğrusu. Fazlasıyla akışa bıraktım kendimi. Kontrol etme, kar-zarar hesabı yapma dürtüm annelikle birlikte hızla yok oldu. İstesek de pek çok şeyi kontrol edemiyoruz işte. Ev almak, şehir değiştirmek gibi ''dev'' kararlarda bile ''hayırlısı'' kafasındayım. Bazen çok rahatsız olsam ve boşuna yaşıyorum gibi hissetsem de başka türlüsüne ne aklım ne bedenim yetmeyecek gibi..

İşte bu kaotik eve taşınalı 15 gün sonra tam iki yıl olacak. Biraz bu boş vermişlikten, biraz nereden başlayacağımı bilmediğimden (önce evi boşaltmak lazımdı ama nasıl, atsan atılmaz, satmaya kalksan bin türlü iş) , çoğunlukla vakitsizlikten bir türlü yuvaya dönüştüremedik evimizi. Eren'in ikinci yaşını doldurmasından sonra kendime gelmeye başlamamla beraber yavaş yavaş çıktık o kısır döngüden.

''Eve gitmek istiyorum'' diyordum mimara. Koşa koşa evime gitme arzusu olsun içimde. Yıllardır iğreti yaşamaktan yorgunum. Her şeyin yeri belli olsun istiyorum en basiti. Elbette bizim dağınıklığımızla ilgili pek çok şikayetçi olduğum konu ama ev böyle karman çorman olunca içimden gelmiyor düzen tutmak.


Eve götürdüğüm kartelası ile hiç ilgisi olmayan ve içimdeki İskoç'u ortaya çıkaran kareli kumaşı çok beğeniyorum

Henüz çok yol alamasak da başlamış olmak zor ve önemliydi. Umarım gerisi de çorap söküğü gibi gelir. Yeni yılı yepyeni bir yuvada karşılar ve yaşarız.

Bir de içimde yola çıkma arzusu var; çocuklar ve sırt çantamla. Bilmediğim ülkeler gezmek, avare olmak, saate bakmamak istiyorum. Bir kıyma makinesi gibi günlerimizi öğüten bu tempodan çok sıkıldım. Daima bir kaygı durumundayım. Eve koş, işe koş, kreşe koş..Bitecek biliyorum, yaşamanın en tuhaf çelişkilerinden biri olarak gün gelecek çok vaktim olacak ve yapacak bir şey bulamayıp saçma sapan şeylerle gün geçirmeye çalışacağım. İşte o güne kadar sürekli koşmam, çocuklar sebebiyle vicdan azapları içinde olmam, eşimle şöyle birkaç saati gönlümüzce geçirmenin imkansız olması bana hiç adil gelmiyor?

Avrupa'ya gitmek istiyorum, Amerika'ya hatta Afrika ve Avusturalya'ya gitmek istiyorum, bambaşka insanlar görmek, özgür olmak, az kazanmak ama vaktimin efendisi olmak, Paris'de kahve içmek, Roma'da Aşk Çeşmesi'nin önünde resimler çektirmek, ara sokaklarda kaybolmak, küçük dükkanlardan ıvır-zıvır almak, uzun uykular uyumak, çocuklarımla tembellik yapmak, hiç saate bakmamak, dev pizzalar yemek, çocuklara dokunur mu diye korkmadan bol kalorili pastalara yumulmak istiyorum.

Resim Yasemen'den

2016 sesimi duyuyor musun? Bak yazdım buraya, demedi deme.

Etiketler: ,