On Dört Yıl Sonra Samsun

Can arkadaşımla

19-25 yaş arasını Samsun'da, tıp fakültesinde geçirdim. Böyle yazınca çok uzun gibi görünüyor, şimdi; bu noktadan baktığımda hiç olmamış gibi, rüya gibi. Sanki o ben değildim, tıp fakültesini kazandığına bir türlü inanamayan, 3-4. sınıf tıplara hayranlıkla bakan o ufak tefek kız kimdi sahiden? Son zamanlarda kendimi hep Yıldızlar Arası filminin içinde hissediyorum; bir zamanlar olduğum tüm o kişiler hala duruyor, aynı şeyleri yapıyorlar ve ben çocuk, liseli, üniversiteli, yeni mezun, yeni evli, anne olmuş hallerimi hepsinin üstünde bir yerden seyrediyor ve işin tuhafı hiçbirini de kendime benzetemiyorum! (İşte bunlar hep 40 yaş halleri)

2003'de mezun olduktan sonra Samsun'a hiç gidemedim. 2005'de evlendik, tayinler, taşınmalar, üç yıl arayla iki çocuk derken her sene gündeme geldiyse de bir türlü harekete geçememiştik. 12 ekim perşembe sabahı uçakla Ankara'ya gittik, oradan araba kiralayarak hedefimize ulaştık (GPS Türkçesi)

Perşembe akşamını 14 yıldır aynı ilçede görev yapan ve aynı evde oturan, derviş ruhlu, her daim mutlu ve huzurlu sınıf arkadaşımızın evinde , Sinop Durağan'da geçirdik. Kucakta bebek olan ilk kızları 14 yaşında tatlı mı tatlı bir genç kız olmuş, çok tuhaf bir duyguydu, yolda görsem gözüm bir yerden ısırıyor derdim, sima aynı ama çıkaramazdım doğrusu. Uzun zamandır oturmadığımız zengin sofraların ilkine Durağan'da oturduk. Yedik içtik. Hiç durmadan hem de. Malesef başka bir evde geçirdiğim ilk gecede uyuyamama kuralını bozmadım ve ''Burnum tıkalı, nefes alamıyorum'' diye sabaha kadar mızmızlanan Emre'nin büyük katkıları ile neredeyse hiç uyumadan sabahı ettim.

Uykusuz uyandığım sabahlarda artık çok zorlanıyorum.Hiç keyfim olmuyor. Bana tahsis edilen ön koltuğa ve sessizliğe rağmen yol boyunca bir dakika bile uyuyamadım. Kaka molası, fotoğraf molası derken Samsun'a iki gibi ulaştık. Şehre yüksek bir tepeden aşağı doğru inerek girdik. Denizi görünce şöyle bir şaşırırdım öğrenci iken. Samsun'a geldiğimi anlardım. Yine aynı hissi duydum ama bu sefer bizi asıl şok eden göz alabildiğine uzanan, üst üste yığılmış en az on-on beş katlı apartmanlar oldu. Bizim aklımızdaki şehir belli ki yok olmuştu.


Son iki yılda neredeyse tüm boş vakitlerimizi geçirdiğimiz Hasan Abi'nin Mantı ve Gözleme salonunu bulamadık. O yıllarda Atakum sahilindeki tek tük öğrenci mekanlarından biriydi. Bina kalabalığının içinde minicik kalmış olsa da Hasan Abi'yi görmenin tadını anlatamam. Üstelik iç salon aynen duruyordu. Mantı, gözleme, keşkek;  menüde ne varsa yedik ve kadirşinas Hasan abi bizden para almadı. Biz ona seve seve hesap öderdik ama anılara ve geçen yıllara verdiği değeri görmek hepimizi çok mutlu etti.

Sonra dosdoğru okulumuza çıktık. Derler ya, şu duvarların dili olsa da konuşsa ..Yıllar, ah yıllar..Kalbimizde çıkarılamayan kurşunlar gibi taşıdığımız ve artık bir parçamız olan kederler ve mutluluklar. Neşesi az, kaygısı çok sayısız gün..Bir telaş gittik, kilitli olan eski amfimizi açtırdık, sıralara tekrar oturduk. O zamanlar devasa görünen sınıflar ne kadar da küçükmüş; tıpkı o yıllarda üzüldüğümüz şeyler gibi. Eşimle ilk kez birbirimize açıldığımız, duygularımızdan bahsettiğimiz yerlerde oğlumla dolaştım, hikayemizi ona anlattım. 15-16 yıl önce oturduğumuz , mavi sunta çalışma masalarında bize çok benzeyen, gözlerinin içi gülen gencecik kızlar ve erkekler yine yan yana oturmuş, ders çalışır gibi yaparken gülüşüyorlardı. Zaman belki de hiç geçmiyordu, değişen sadece oyunculardı.

Akademik kariyer yapmış iki arkadaşımız hoca oldu, onları ziyaret ettik, beklemediğimiz belki de hak ettiğimizi düşünmediğimiz bir coşkuyla karşılandık.

Gençliğinin izlerini süren bizim tayfa

Cuma akşamı için Demircioğlu Balık Restaurant'da  yer ayırtmışlar. Dört yıldır Egede yaşayan ben, nihayet doyasıya balık yedim yıllar sonra. Fiyatlar ucuz, servis zengin, balıklar lezzetli olunca üstelik sofrada mısır ekmeği ve turşu kavurmasını görünce mest oldum.

Uzun araştırmalar sonucunda (Booking'den sonra hiçbir siteye alışamadım otel bulmak için) Neba Royal Otel'den yer ayırtmıştım. Balıkçıdan sonra otele geçtik, kocaman oda, büyük boy çift kişilik, iki adet tek kişilik yatak, deniz manzarası, küvet, kısaca istediğimiz her şey vardı. Malesef yoğun koşturmadan dolayı otelin tadını pek çıkartamadık ama çok memnun ayrıldık.

otel odamız

Ertesi sabah Çarşamba'ya hareket ettik. Öğrenciyken çok ekmeğini yediğimiz, dünyanın en temiz insanlarından Şükriye teyzemizin evinde harika bir kahvaltı yaptık. Sıcacık kıymalı pideleri yemeye doyamadık. Bu dört gün boyunca şaşırarak fark ettiğim bir kaç şey oldu ; birincisi ''yemek'' kavramını unutmuşum. Son yıllarda menümüz o kadar sadeleşti ki böyle zengin, lezzetli, çeşit çeşit yemek olan Karadeniz sofralarını görünce bir tuhaf oldum.

İkincisi çok bireysel yaşıyormuşuz biz, çok yalnızlaşmış, köşemizde kıvrılıp kalmışız. Üzülerek , içim acıyarak anladım: samimi sohbetleri, kahkahalı sofraları, karşılıksız incelikleri unutmuşuz..

Halil Abi'nin Yerinde

Taaa Erzurum'dan sırf bizi görmek için gelen canım arkadaşım Handan'ı da alarak Samsun'a geri döndük. Emre'nin huysuzluğu tavan yapınca, erkekleri evinde play-station olan sevgili arkadaşımız Yasin'e gönderip, Halil Abinin Çay Salonuna yöneldik. Malesef kendisi yoktu ama mekan aynen duruyordu. Kahvelerimize on yıllık birikmişleri katık ettik, güldük, ağladık. Üstelik yağmur yağdı. Dolu dolu bir saat geçirdik.

Akşama doğru erkekleri gönderdiğimiz eve gittik. İki yaşında çok tatlı bir oğlan çocuğu, Durağan ekibi, bizim tayfa derken ev sohbetle, kahkaha ile doldu taştı. Arkadaşımızın eşinin kendi diktiği, tasarladığı kıyafetlere ayrıca hayran oldum. İnsanlar ne kadar yetenekli!

Aynı günün akşamı yine hoca olan başka bir arkadaşımızın annesine davetliydik. Olağanüstü lezzetli su böreği, kapalı pideler, ciğer kavurma, mis gibi tereyağ kokan pilav, salata, ev yapımı tatlı ile donatılmış sofrada bir kez daha kendimizden geçtik.

Malesef pazar günü olmuştu bile. Çok kıymetli hocamız Prof.Dr. Ali Haydar Şahinoğlu'nun davetlisi olarak üniversitenin konuk evinde harika bir kahvaltı yapıp, buruk bir kalple yola koyulduk.

Yıllar sonra Samsun'a gidince birkaç eski mekanda duygulanır, üniversite koridorlarında gençliğimi kovalarım zannetmiştim: çok daha fazlasını buldum. Hayatın güzel bir sürprizi oldu hepimiz için. Şükürler olsun..

Etiketler: , ,