Müslüm Baba Film Yorumu

Müslüm Baba Film Yorumu
*''Her ev, her kapalı kapı, kendi talihsiz sırrını işliyordu acının delik deşik gergefine. Yangından ilk kurtarılacakların, ilk onların katli vacip kılınıyordu kıyım meclislerinde. '' 

Baştan söyleyeyim: Bu filmi sinemada izlemeli. Zaten senaryodaki Hakan Günday imzasını görür görmez ''Amanın!'' demiştim çünkü Hakan Günday tam da böyle karanlık hikayelerin adamı. Muhteşem romanları AZ ve Daha'daki çocukların öykülerini öyle bir yazmıştı ki dehşetle ama kesinlikle elimden bırakamayarak okumuştum.

Müslüm Gürses'in çocukluğu dayanılır gibi değil; yine de baba kaynaklı travma ender rastlanan bir şey diyemeyiz. Hikayeyi trajediye çeviren olay başka. İzlerken insanı şok eden türden. Belki de Müslüm'ün kaderi o olaydan sonra çiziliyor. Filmin sonunda bir cümle geçti (Hakan Günday twitterda paylaşmış ayrıca) :

''Herkes cennette doğar. Bazıları cehennemde büyür. Benim gibi.''

Müslüm Gürses, Teoman'ın Paramparça şarkısını seslendirince ilgimi çekmişti. Ondan önce jiletçi hayranları ve ağır arabesk şarkıları sebebiyle uzak durduğum bir sanatçıydı. Filmi izledikten sonra mı? Kesinlikle artık Müslüm Baba'cıyım!

O kadar çok şey hissettim ve düşündüm ki 48 saat sonra hala filmin etkisindeyim. Görsel sanat yönetmeni ve müzikleri yapanlar harikalar yaratmış bir kere. Urfa, Adana, İstanbul, Tarsus şehirlerinin o yıllardaki atmosferi mükemmel oluşturulmuş. Film ilk sahneden itibaren bir saniye bile gözünüzü ve kalbinizi başka yere döndürmenize izin vermiyor. Salonda çıt yoktu. Ne bir telefon sesi, ne ekran ışığı gördüm. Arada hıçkırıklar duyuldu sadece.

Ama asıl mucizeye Timuçin Esen imza atmış. Amerika'da sadece bir hafta oyuncu koçundan destek almış, Muhterem Nur'la daha çok telefonda görüşmüş  ama harikalar yaratmış! O beden dili, jestler, mimiklerle Baba'yı oynamamış, Baba'nın kendisine dönüşmüş. Sanırım her oyuncunun erişemeyeceği bir mertebeye ulaşmış bu rolle. Ağzım açık izledim. Ayrıca 13 şarkıyı seslendirmiş ve filmin albümü çıkarsa hemen alacağım, hepsi çok başarılıydı.

En sonda jenerik akarken gösterilen gerçek fotoğraflar, konuşmalar tam da olması gereken şeydi. Bir kere daha yaktı geçti içimizi.

Şahin Kendirci..Hatırlarsınız belki o ses çocuklardan. Filmden çıktıktan sonra googleda arayınca öğrendim kim olduğunu ve hatırladım bu halini. Nasıl güzel oynamıştı, nasıl hakkını vermişti rolün.



Müslüm'ün ilk öğretmeni Erkan Can, dervişlik göndermesi, Kaygusuz Abdal sözleri , halk evi ayrıntıları çok iyi durmuş senaryoda.

Ve kadınlar..Çocuklar..Annelik. Zalim bir erkeğin yakıp yıktığı hayaller, kahkahalar, kardeşlik..En vurucu, Hakan Günday farkının en çok hissedildiği noktalardı. Bir de şunu çok gerçekçi buldum: Evet, Müslüm Gürses bunca dramın içinden bir star olarak çıkmış ama o kadar yaralı, kırık dökük ve paramparçaymış ki..Film bunu tam olarak hissettiriyordu. En mutlu sonlara sahip görünenler bile muaf değil bedel ödemekten. Herhalde kendisine sorulsa , ünlü olmaktansa bu kadar acıyı yaşamamayı tercik ederdi.

Ve aşk..O kadar mutlu oldum ki Muhterem Nur'la karşılaştıklarında. Onlar bakıştıkça, sarıldıkça aşka yeniden, yeniden inandım. Kanadı kırık kuşların birlikteliğindeki o tarifi zor şey...Muhterem Nur'un ''Ne olursa olsun mutlu olacağım.'' deyişi..


Bu filmi izleyin, pişman olmayacaksınız.

* Nermin Yıldırım, Rüyalar Anlatılmaz'dan alıntıdır.


Etiketler: