Otelde Yaşamak İsteyen Minnoş Kadın



Düğümlere Üfleyen Kadınlar'ı okuyorum yeniden. Madam Lila'nın fazlasıyla ''artiz'' halleri, sürekli nutuk çekip aforizmalar savurması sinir bozucu. Amira, Maryam, Amazir, Melika, Kamal gibi aslında Türkçe olacakmış da bir harfi yanlış yazılmış hissi veren tuhaf isimler acayip gözümü tırmalıyor ama bu kitapta beni feci çeken bir şey var. Gitmek..Yolculuk..Yolun ihtimalleri..Madam'ın gücü, güveni, zenginliği ve özgürlüğü. Akıl hocalığı. Deliliği ama hiç şüpheye düşmeden, suçluluk nedir bilmeden yürüyüp gidebilmesi. Kararlılığı..

Madam Lila olmanın önündeki 1. engel ne peki? Söylüyorum : EV. Özellikle MUTFAK KISMI. Kim ister ki, hangi kadın,  aslında çok basit olması gereken, atalarımızın meyveler, av hayvanları, otlarla yaptığı, bizimse doymak bilmeyen bir iştah ve endüstriyel ürün satışına katkımız için sürekli pompalanan ''kocaman sofralar, mutlu aileler'' ideolojisi yüzünden 24 saatini tamamen ''karın doyurmak'' denen eylem etrafında sürdürmeyi? Buzdolabı dolu olmalı, dondurucu dolu olmalı, yoğurt marketten olmamalı, meyve eksik olmamalı, çizilen tavalar değiştirilmeli (100 liradan aşağı tava yok bu arada), mutfak tezgahını toplamalısın ki bir sonraki öğünde işini yapabilesin, bu da şu demek oluyor;  10 dk içinde yenen yemeğin ardından en az yarım- bir saat temizlik yapacaksın. Bulaşık makinesi dolup dolup boşalacak, ocak en azından günde bir silinecek, sürekli yığılan türlü ıvır zıvır düzenlenecek, çöpler atılacak..

Tüm bunları eksiksiz yapıyor muyum? Kesinlikle hayır. İnce temizlik senede bir bile değil. Akşam bulaşığı sabah toplanır, sorun yok ama yine de hayalim otelde bir suit odada yaşamak. Gerçekten. Ev ekseninde dönen tüm o aidiyetler, zaruretler, tadilatlar, masraflar, sonunda yine de istediğin gibi olmaması, yuva sahibi olacağım diye vazgeçilen onca özgürlük, renklilik, kendi başınalık, istediğin saatte istediğini yapabilme lüksü..Ne için? Gerçekten ne için? Kaldı ki (yeminle abartmıyorum) 41 yıllık ömrümde tanıdığım, bildiğim tüm kocalar içinde benimki ilk üçte yer alır. Nazik, özenli, sevgi dolu bir adam. Kısıtlanıyor değilim ;  şimdi desem ki ''Burs kazandım bir yıl Amerika'da yaşayacağım'' , cevabı ''O süper, nasıl yapalım? '' olur.  Zaten bana bu satırları yazabilme, kalbimi açabilme cesaretini veren de bu tavır bir bakıma. Ama sevmiyorum, sevemiyorum ev hanımlığı müessesesini. Ev üstüme üstüme geliyor, girdiğim her odada bir sürü iş beni bekliyor, sanki bin kollu bir canavarla savaşıyorum her daim. Ev deyince bende bir sarı bıyık reis hissiyatı..O da kim diyorsanız, buyrun :

Geçenlerde Başak kullanmıştı bu görseli, sarı bıyık reis ifadesini onda gördüm. Demek ki herkesin gerçek kesiti kendine..



Bilemiyorum Altan, saçmalamalarda bugünkü konu bu. Öyle tatlı geliyor ki işten / sokaktan dönüp bir otel dairesine girmek, duş alıp bornozla uzanmak, akşam yemeği için giyinip süslenip restorana inmek (Kendini Bihter Ziyagil sanan şuursuz oldum resmen) , yemek bitince lobide çayımı içip tekrar odama çıkmak, okumak, yazmak, uyumak..Uyanınca ilk akla gelenin duş- giysi vb olması, dağınık bir mutfakla karşılaşma ihtimalimin bile olmaması..

Otelde yaşamayı hayal eden minnoş bir kadından inciler okudunuz. Bazen de böyle..

Etiketler: , ,